Louise Brown’un 25 Temmuz 1978'de İngiltere'de ilk kez anne rahmi dışında gerçekleşen döllenme (in vitro fertilizasyon - IVF-Tüp Bebek) yöntemi ile doğması tüp bebeğin başarılı bir şekilde uygulanabileceğini göstermiş ve çocuk sahibi olma konusunda zorluk yaşayan birçok çifte umut vermiştir.
Tüp bebek tedavisi sperm ve yumurta hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilip oluşan embriyonun daha sonra anne rahmine yerleştirilerek gebeliğin gerçekleşmesi anlamına gelir.
Tüp bebek tedavisi ve kullanılan hormon ilaçları ile ilgili kanser riskleri konusu bilimsel araştırmaların odak noktasında olmuş ve çeşitli çalışmalar bu konuda çeşitli sonuçlar ortaya koymuştur. Genel olarak tüp bebek tedavisi ve kullanılan ilaçların kanser riskini artırdığına dair güçlü bir kanıt bulunmamaktadır.
Endometriyal kanserle ilişkilendirilen birkaç çalışma bulunmaktadır. Ancak bu bulgular hala tartışmalıdır ve bir nedensellik ilişkisi kesin olarak belirlenmemiştir. Diğer kanser türleri, özellikle meme ve yumurtalık kanseri konusunda da benzer şekilde birçok çalışma yapılmış ancak kesin bir bağlantı tespit edilememiştir.
Tüp bebek tedavisinin uzun vadede sağlık üzerine etkileri ve hormonla ilgili kanser riskleri önemli bir kaygı kaynağıdır. Bu yazımda tüp bebek tedavisi ve hormon ilaçlarının meme, yumurtalık, endometrium kanserleri ve diğer kanser türleri riski ile ilişkisini ele alacağım.
Tüp bebek tedavisinin ilk adımı yumurtalıkların birden fazla yumurta üretmesini uyarmak için günlük hormon iğnelerinin enjekte edilmesidir. Ultrason ile yumurtalıklardaki foliküllerin büyümesi takip edilir. Foliküllerin boyutu yumurtaların olgun olacağı büyüklüğe ulaşırsa çatlatma iğnesi yapılarak 36 saat sonra anestezi altında yumurtlar ultrason eşliğinde vajinal yoldan iğne ile aspire edilerek içerilerindeki yumurtalar toplanır. İşlem genellikle 10-15 dakikadan az sürer.
Yumurtalıkların uyarılma dönemi yumurtalık yanıtına bağlı olarak yaklaşık 9-12 gün sürer. Yumurtalar alındıktan sonra eşinin spermi ile döllenir. Embriyolar 3-5 gün laboratuvarda inkübatörde kalır. Son adım embriyo transferidir. Tüp bebek tedavisinin toplam süresi, yumurtalıkların uyarılma süresine ve 3. veya 5. gün embriyo transferine bağlı olarak yaklaşık 15-17 gündür.
Tüp bebek tedavisi bazen ilk tedavi seçeneği iken bazen diğer tedavi yöntemleri başarısız olduğunda uygulanır.
Kısırlık problemi olan çiftlerde kanser riskini araştırmak zordur. Bazı araştırmalar kısırlığın kendisinin belirli kanser türleri için bir risk faktörü olabileceğini göstermiştir. Kısırlık durumunda hormonal dengesizlikler ve çeşitli tedaviler kanser riskini artırabilir. Ancak bu genel bir kural değildir ve bireyden bireye değişebilir.
Yumurtlama olmayışı, endometriozis ve hiç doğum yapmamış olmak gibi bazı durumlar kısırlığa eşlik eder ancak bunlar kendileri kanser riskini artıran risk faktörleridir. Ayrıca bu kanserlerin çoğu nadirdir ve tüp bebek tedavisinden yıllar sonra ortaya çıkma eğilimindedir, bu da tüp bebek tedavisi ile kanser arasındaki nedensel ilişkinin kanıtını zorlaştırır.
Uygulanan tüp bebek tedavisi sayısı veya kullanılan ilaçlar ne olursa olsun tüp bebek tedavisi ile kanser riski arasında doğrudan bir neden ilişkisi olduğunu öne süren hiçbir kanıt yoktur. Ancak tüp bebek tedavisi kadındaki kısırlık durumu nedeni ile yapılıyorsa kadındaki kısırlığa bağlı olarak kanser riski artabilir.
Tüp bebek tedavisi ile kanser arasında net bir nedensel ilişki belirlenmemiştir. Ancak bu tedaviyi alan kadınlar arasında yapılan bazı araştırmalar uzun vadeli sağlık etkileri üzerine çeşitli soruları gündeme getirmektedir. İşte bu konudaki bazı temel noktalar:
Tüp bebek tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar genellikle hormonları düzenlemek ve yumurta gelişimini artırmak amacıyla kullanılır. Hormon kullanımının uzun vadeli etkileri, özellikle meme, yumurtalık ve endometrium (rahim iç tabakası) kanserleri açısından incelenmiştir
Hormon ilaçlarının kansere yol açmasının uzun vadeli riskleri konusunda endişeler mevcuttur. Kadın üreme ve meme kanserleri de dahil olmak üzere bazı kanserler hormona bağımlıdır. Öte yandan kısırlık başlı başına meme, yumurtalık ve rahim kanserleri de dahil olmak üzere bazı kanserler için kendisi bir risk faktörüdür.
Birçok çalışmada kısır kontroller ve/veya genel popülasyonla karşılaştırıldığında tüp bebek ilaçlarının kullanımını takiben yumurtalık kanserinde anlamlı bir artış olmadığı gösterilmiştir. Tüp bebek için yumurtalıkların hormon iğneleri ile uyarılması tedavisi olan kadınlarda uzun vadede takiplerinde bile kötü huylu yumurtalık kanseri riski artmamaktadır.
Yumurtalık kanseri ile anti-östrojen ilaçları (Klomifen Sitrat, Letrozol veya Tamoksifen ilaçları) arasında bağlantı bulunamamıştır.
Kasım 2020'de Ulusal Kanser Enstitüsü Dergisi'nde yayınlanan bir çalışmada Hollanda'da 1983 ile 2001 yılları arasında tüp bebek tedavisi için yumurtalıkların hormon iğneleri ile uyarılması tedavisi alan 30.600'den fazla kadın ile bu tür bir tedavi almayan yaklaşık 10.000 kısır kadınının verileri incelenmiştir.
Ortalama 24 yıllık takip sonrasında kadınlarda 158 kötü huylu yayılım gösteren kanser ve 100 sınırda yumurtalık tümörü tespit edilmiştir. Ttüp bebek yaptıran kadınların üzerinden 20 yıldan fazla süre geçmesine rağmen tüp bebek yaptırmayan kısır kadınlara göre anlamlı bir şekilde daha yüksek kanser riski taşımadığı gösterilmiştir.
Genel popülasyondaki kadınlarla karşılaştırıldığında tüp bebek tedavisi yapılan kadınların yumurtalık kanseri riski daha yüksektir. Bunun nedeni tüp bebek tedavisi gören kadınların büyük bir kısmının hiç çocuk sahibi olmamasıdır. Çocuksuzluğun yani doğum yapmamış olmanın yumurtalık kanseri için güçlü bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir.
Yumurtalık kanseri genel olarak yaşamın çok daha geç dönemlerinde ortaya çıkar. Bu nedenle kısırlık tedavisi olan kadınlar doktorlarına bilgi vermeli ve uygun takipleri yapılmalıdır.
Endometrium kanseri kadın üreme sisteminin en sık görülen kanseridir ve kadınlarda görülen tüm kanserlerde dördüncü en sık kanserdir. Endometrium kanseri hormona bağımlıdır; karşılanmayan östrojen hormonu riski arttırır ve progesteron hormonu ise koruyucu bir etkiye sahiptir.
Endometrium kanseri için risk faktörleri arasında polikistik over sendromu (PCOS),hiperinsülinemi, yumurtlamaların olmayışına bağlı olan kısırlık, obezite ve yaş yer alır; bunlar yumurtlama sorunları ile nedensel olarak bağlantılıdır ve karşılanmamış östrojene neden olabilir, dolayısıyla kanser için arka plan riskini genel popülasyona göre daha yüksek hale getirebilir. Ancak kısırlık tedavisinde hem östrojen hem de progesteron hormonları kullanılır, bu nedenle çoğu durumda bir sorun oluşturmaz.
Pek çok çalışmada endometrium kanseri ile tüp bebek tedavisi ilişkisi araştırılmış ve tedavide kullanılan herhangi bir ilaç türünün kanser riskini artırmadığı gösterilmiştir.
Bir meta-analiz araştırmasında tüp bebek tedavisi olan kadınlarda endometrium kanser riskinin arttığı gösterildi ancak bu ilişki kısır kadın grubu ile karşılaştırıldığında değil yalnızca genel popülasyonla karşılaştırıldığında vardı. Bu çalışmalar kısır kadınlarda önceden mevcut olabilecek endometrial kanser risk faktörlerinin daha iyi araştırılması ve kısır kadınların takip edilmelerinin önemini vurgulamaktadır.
Kadınların yaşamları boyunca meme kanseri tanısı alma riskleri 8'de 1'dir. Meme kanseri hormona bağımlı bir kanserdir. Tüp bebek tedavisinde yumurtlamayı uyarmak için kullanılan ilaçlar vücuttaki hormon düzeylerini artırdığından bu ilaçlarının meme kanseri riskini artırabileceği endişesi duyulur.
Bazı meme kanserleri östrojen ve progesteron hormonuna duyarlıdır. Halihazırda hormona duyarlı bir meme kanseri olan bir kadın yüksek östrojen veya progesteron düzeyleri yaşarsa (Tüp bebek tedavisi veya hamilelik) bu kanserde bir büyüme olabilir ancak çalışmalar yeni meme kanseri teşhisi ihtimalinde bir artış olmadığını göstermiştir.
Genel olarak yumurtlama tedavisi veya tüp bebek tedavisinin meme kanseri riskini artırdığına dair net bir kanıt yoktur. Birçok çalışmada kısırlık tedavisinden en az 30 yıl sonrasına kadar kadınlar takip edilmiş ve yine de meme kanserinde bir artış gösterilmemiştir. Bununla birlikte hiç doğum yapmamış olmak, kısırlık ve ilk doğumun geç yaşta olması, pozitif aile öyküsü meme kanseri için risk faktörleridir.
Tüp bebek tedavisinide kanser riskini değerlendirmek için yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar karmaşıktır ve çelişkilidir. Bazı araştırmalar uzun vadeli kullanımın meme kanseri riskini artırabileceğini öne sürmüş olsa da diğer çalışmalar böyle bir bağlantı bulamamıştır. Ayrıca tüp bebek tedavisi sırasında kullanılan ilaçların kanser riskini artırma olasılığının tedaviyi gerektiren temel kısırlık durumuna ve tedavi sürecine bağlı olarak farklılık gösterdiği görülmektedir.
Tüp bebek tedavisi ile ilgili uzun vadeli sağlık etkilerini değerlendirmek için daha fazla zaman ve araştırmaya ihtiyaç vardır.
Tüp bebek tedavisi öncesindeki sağlık durumu, tedavi sürecinde kullanılan yöntemler ve bireyin genel sağlığı uzun vadeli riskleri etkileyebilir. Bu nedenle tedaviyi düşünen kadınların durumlarını doktorları ile detaylı olarak değerlendirmeleri önemlidir.
Sonuç olarak tüp bebek tedavisi ile kanser arasında net bir ilişki olmadığı ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Her durumda kadınların doktorları ile iletişimde kalmaları ve tedavi seçenekleri konusunda bilinçli kararlar almaları önemlidir.